21 Mart 2012 Çarşamba

Çukurova da Kara 1 Nisan Şakası Zeytin Kıyımı

Akdeniz bölgesindeki köylülerin, özellikle yamaçlara kurulu bahçeleri olanların büyük
çoğunluğunun yaşam kaynağından biri zeytindir. Hem zeytinin yeşili, siyahı ve yağıyla
beslenir hem de diğer ihtiyaçlarını zeytincilikle kazanır. Sağlığımıza birçok bakımdan
katkısı bulunan bu bitki, aynı zamanda barışın sembolü haline gelmiştir. Tarım
emekçilerinin özenle toplayıp mengene ya da preslerde sıkarak şifa kaynağı haline
getirdikleri zeytin için halk, ‘Zeytin bahçesi bozulmaz’ der. Halk, doğal deneyiminden
bu yasayı benimserken, Adana Valiliği ve Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri koskoca
Ç.Ü. Ziraat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ayzin Küden’in sunduğu bilimsel raporlara
‘inanmazlık’ ilan ederler. Arkasından da tam 1 Nisan 2011 günü ‘kara bir şaka’ olarak
Zeytin Gen Bahçesi’ndeki ağaçların sökümü için ağaç katliamı düğmesine basarlar.

Ülkemizin mevcut durumunu birçok bakımdan ortaya koyan bu olayla ilgili basına
yansıyan bilgiler özetle şöyle: Ziarat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayzin Küden, okul
yapılmak istenen arazinin 386 çeşit zeytin ağaç genini barındırdığını söyledi. Alanı 4
gün önce ziyaret eden Adana Vali Yardımcısı Reşat Özdemir'in, "Burasının gen bahçesi
olduğunu ispat edin, bu mesleği bırakır giderim. Kendimi oraya toprağa gömerim"
sözlerini hatırlatan Küden, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel
Müdürlüğü, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü yetkililerine ait belgeleri
ve 3 bilim adamının imzasını taşıyan bilimsel raporu katılımcılarla paylaştı. 1 Nisan'da
yapılan söküm işleminde 79 ağaçlarının söküldüğünü vurgulayan Küden şöyle
konuştu:"Yapılan katliam sonunda 79 ağacımızı maalesef kaybettik. Bu ağaçların 12'si
35, 67'si ise, 5 yaş ağacıydı. Bu çok acı bir tablo. Buranın gen bahçesi olmadığını iddia
ediyorlar. Türkiye'nin her yerine çeşitlerden gönderebiliriz. Maalesef tüm raporlarımıza
rağmen bu sökümü gerçekleştirdiler. Okul için alternatifler sunuldu fakat yanaşmadılar.
İlla burası diyorlar. Biz de devlet kurumu, eğitim yuvasıyız. Biz milli serveti koruyoruz.
Babamızın değil, devletin malını koruyoruz."
Aynı fakültenin çalışkan öğretim üyelerinden Prof. Dr. İbrahim Ortaş’ın ‘Zeytin Gen
Bahçesi Kaldırılamaz’ başlıklı makalesinden, bilimsel çalışmanın merkezi
konumundaki üniversitenin arazilerine yönelik ilk saldırının bu olmadığını ve bun unla
yetinilmek istenmediğini öğreniyoruz. Hoca şöyle diyor: ‘Bugün Türkiye'nin ikinci
büyük zeytin gen merkezi konumundaki Çukurova Üniversitesi Zeytin Gen
Merkezi’nin bilimsel bir değerlendirmeye tabi tutmadan, salt rant amacıyla sökülüp
yerine ulvi bir kurum olan okul yaptırılmak istenmesi ile bilim kuruluşu ile eğitim
kurumunun karşı karşıya getirilmesi kabul edilemez bir durumdur. Gerek TOKİ
hastanesi gerekse zeytin gen bahçesinin yerine okul yaptırılması aşamasında Adananın
akciğeri olan söz konusu tarım alanlarının korunması, 3573 sayılı ‘Zeytinciliğin Islahı
ve Yabanilerinin Aşılattırılması’ hakkındaki kanuna ve 5403 sayılı ‘ Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanunu’ kapsamında özel ürün ve mutlak tarım arazisi statüsüne
uygun olarak korunmasını talep ettik. Bu talebimizi yeniliyor ve her ortamda doğadan
yana olduğumuzu anlatmak zorundayız.’

Söz konusu haber ve makaleyi okuyunca, hemen harekete geçtim; çünkü bir Akdeniz
çocuğu olarak zeytin bahçelerimizin yapılaşmaya açılmasının sakıncalarına Antakya’da
tanık olmuş biriyim. ‘Yaş ağaca balta vuran el onmaz’ özlü sözünü, bugünün
rantçılarının, yağmacılarının anlaması mümkün değil; onlara bu kıymetin farkında
olanların anlatması gerekiyordu. İlk işim, İbrahim Hocaya şu mesajı çekmek oldu:
‘Hocam Merhaba, Zeytin Gen Bahçesiyle ilgili haberleri öğrenince şaşırmadım ama
deliye döndüm. Ülkemizde hiçbir şeyin değerinin olmadığını açıkça ortaya koyan bu
katliamı yapan alçaklar, başka konularda olduğu gibi halkın her şeyi kanıksamasını
amaçlıyorlar. Onun için pervasız davranıyorlar.Sizin halkı aydınlatma ve kesimi
engelleme çabanızı takdirle karşılıyorum. Adana ve çevresindeki tüm tanıdıklarımı
bilgilendirmek üzere de harekete geçiyorum.En başta da Adana Valiliği e-postasına bir
protesto çekiyorum.Sürekli bilgi akışı içinde olursak sevinirim. Hepimize kolay gelsin.
Selam ve sevgiler...’

Adana Valiliği’ne çektiğim mesaj ise şöyleydi: ‘Sayın Yetkililer, Çukurova Üniversitesi
Zeytin Gen Bahçesi'ndeki ağaçların sökümü saldırısını yapan kişi, kurum ve kuruluş
kim ise onları şiddetle protesto ediyorum. Doğaya saygısızlık, barışın sembolü ve temel
besin maddelerimizin başında gelen, Akdenizlilerin sıcaklığını yansıtan zeytinlerin
genlerinin geliştirildiği bir laboratuvar olan bu bahçeye saldırmak için vicdanların
kararması gerekir. Bu pervasızlığı yapanlar, doğa ve tarih önünde hesap vereceklerdir
ama bunun bedelini de tüm insanlık ödemektedir. Bir daha böyle bilim, akıl ve vicdan
dışı saldırılara izin verilmemesi için gereğinin yapılmasını talep ederim. Vicdanını
yitirmeyenlere selam olsun!’

Bu mesajların ardından, o bölgedeki yakınlarımı ve dostlarımı şu mesajla
bilgilendirdim:

‘Merhaba,
belki haberdarsınızdır ama çevremizdeki herkesi, özellikle Çukurova ve Amik
bölgesindeki tarım emekçilerini uyarmak ve sorumluluklarını yerine getirmelerini
sağlamak, yani zeytine sahip çıkmaları için harekete geçmenizi istiyorum.. Özellikle
Adana ve çevresinde oturanların "Zeytin Gen Bahçesi"nin yıkımını önlemek üzere daha
çok insanı harekete geçirmesi gerekiyor. Konuyla ilgili basında haberler çıkmıştı, onları
da takip ederek ilgili ve yetkili kişilerle temas kurabilirsiniz. Selam ve sevgiyle...’

Doğrusu, HES’lerle sularımıza yönelik yağmanın nerelere vardığının farkına varanların
geliştirdikleri ‘Derelerin Kardeşliği Platformu’ gibi biz Akdenizliler de ‘Zeytin
Bahçelerinin Kardeşliği’ni örgütlemek zorunda kalacağa benziyoruz. O nedenle Zeytin
Gen Bahçesi’ne sadece akademisyenlerin, ZMO’nun değil bizzat zeytin üreticilerini
sahip çıkmasını sağlayarak bu işe başlamak durumundayız. Yolumuz açık olsun ki
doğayla ve toplumsal eşitlik temelinde insanla barışık yaşayalım.


Müslüm Kabadayı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder