29 Mart 2012 Perşembe

Paslı Hayatlara Karşı: "Kalaylı Şiir"

Bir kitaptaki tüm şiirleri bir başlık çağrıştırabilir mi’ Mustafa Akyürek, ikinci şiir
kitabına verdiği ‘Kalaylı Pusu’ ile bunu başarmış.

İki bölümden oluşan bu kitabın, ‘Köz Süngüye Körük’ başlıklı birinci bölümünde 30,
‘Söz Sancıda Peşrev’ başlıklı ikinci bölümünde ise 25 şiir yer alıyor. İlk bölümde kısa
ve uzun şiirler bir aradayken, ikinci bölüm dörtlüklerden oluşuyor. Phoenix
Yayınevi’nden basılan ‘Ömrün Çetelesi Tutulmaz’ adlı şiir kitabındaki yöntemi, bu
kitapta da takip eden şairin, felsefi şiire yeni boyut kazandırma çabası sürüyor.

Mustafa Akyürek’in kitaba koyduğu başlığın, 55 şiirin eksenini yansıttığını belirtmiştim;
bunu şiirin son dörtlüğündeki sorulama sanatından özümlemek mümkün:
‘bildik boz ayılar masalı/ avutur mu dersin zamanı/ bakıra işler mi sanırsın/ bu sırıtkan
kalaylı pusu’
Doğanın diyalektiğini ‘ay döngüsü’ metaforu üzerinden şiir diline ustaca yükleyen şairin,
sanatsal bağdaştırmalarında çağrışım gücünü önemsediği hemen hissedilmektedir.

İşte birkaç örnek:

‘her şey/ eksiğini arar/ yarım bütününü/ bütün kabuğunu’ (Ay Döngüsü-2 Yeniay)
‘yarık toprak/ haremine aldığı/ her şeyi ayın/ sedef tasına sunar// ay ki dolgun/
kalçalarını geceye/ rehin bırakıp/ esrik uykusuna dalar’ (Ay Döngüsü-3 Dolunay)
‘bilinen ki/ giden gemiler/ pupa yelken/ dönüşlere gebe’ (Ay Döngüsü-4 Dolunay)
Bazı şiirlerde tarihsel arka plan üzerinden güncelin resmedildiği imgeler kullanır şair.
Şöyle: ‘meryem yaranamaz/ çayıra tırpana/ ten koynunda karınca/ gözlerinde çengi
çalpara’ (Tende Tin Örgüsü)

‘Varidat Sofrası’nda ise ‘güneşin sofrası’nın coğrafyamızdaki kültürel çağrışımla
kurgulandığına tanık olmaktayız. Mustafa Akyürek, ‘ortakçı yaşam’ kurgusunun
Karmatilerden bu yana birçok kez uygulama alanı bulduğu Ortadoğu’nun şiirini yazmaya
odaklanır ‘Güneş Mızrakta Sınanır’ başta olmak üzere birçok şiirinde. İşte birkaç örnek:

‘kir tutmaz/ pir yaylası/ üleştirir balı peteği’ (Varidat Sofrası)
‘çoban ateşini/ kıskanan kalaydır ki/ mihrabı cevher/ secdesi körük ateşi’ (Kum Harcında Sınanır)

‘hadi gel bekletme/ bağdaşım kırık-ayrık/ gözlerim mil-mühür// gel artık sol döşüm/
çoğulum kursak sütüm/ ortalık tekin ahmak/ bense bildiğin yerdeyim’ (Çoğul Sürgün)

Şiirde biçim oyunlarına, sözlük seçkisine başvuranlara nazire olsun diye kullandığı
atraksiyonlardan biri şöyle Akyürek’in:

‘kül kırağı şafakta
uyanma vakti-
dir gelen
bekletme serçeleri’
Onun şiiri, kolayca kendini ele vermez. Okurun da çaba göstermesi, birikimlerini
imgelem gücünü yoğunlaştırması gerekir. Düşünme çabası giderek körelen halkımızın,
felsefi bilincini yükseltecek dile ne kadar çok ihtiyacı olduğunu, bu şiirler hissettirmeli.
Bunun gerçekleşmesi, sadece yazmak ve yayımlamakla da olmuyor, içten içe işlemek
için kıvılcımı sıçratmak gerekiyor.

Mustafa Akyürek’in şiirlerinin birçoğunda gördüğümüz çarpıcı bağdaştırmalardan oluşan
imgelerle yüklü iki dörtlük, onun poetikasının nasıl oluştuğunu da ele verdiği
kanısındayım. Şöyle:
‘bahar dirgeni ellerin/ savurur mu bilmem/ sol yanımda seğiren/ sarmaşık tanelerini’
(Esrik Düşlem)

‘Derindeyim ey dalgıç
Dal vurgunu yerdeyim
Şiirim muştulu sarkaç
Ezgisi bozkıra bakraç’ (Bakraç)

Onun ‘bakrac’ında mayalanan şiir kalayının, pusuları kapata kapata ilerlemesi dileğiyle’


Müslüm Kabadayı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder