23 Mart 2012 Cuma

Fabl Taşlamaları

Edebiyatta ‘hayvan masalları’ ya da ‘fabl’ olarak kavramlaştırılan anlatıların, çocukların
eğitiminde ne denli etkili olduğu bilinir. İlk kez Hititlerin tabletlerinde yazılı anlatımlarına ve
resmedilmelerine tanık olduğumuz fabllar; toplumsal, siyasal olay ve kişileri yergi yoluyla
topluma ders vermek amacıyla değerlendirilmiştir.


Dünya edebiyatında Ezop başta olmak üzere Beydeba ve La Fontaine bu türün ustalarıdır ve

‘Karga ile Tilki’ fablını bilmeyen yoktur. Toplumsal ilişkilerde insanların gösterdikleri kişilik
özelliklerini hayvanlarla anlatmak geleneği Kazak Abdal başta olmak üzere bizim halk
edebiyatımızda da yaygındır. Divan şiirimizde 15. yüzyılda Şeyhi’nin kaleme aldığı ‘Harname’
mesnevisi, önemli siyasi fabllardan biridir. Dünya edebiyatında çağdaş fabl yazarları olarak da
ABD'li James Thurber ve İngiliz George Orwell öne çıkmaktadır. Türkiye’de bugünlerde derin
siyasi betimlemeleri fabl türünde veren bir kalem dikkat çekmektedir. Estetik, kavram ve algı
konularında yoğunlaşmış yazılarından tanıdığımız Ali Mert, ‘Büyüklere Fabllar-Tavşanın
İntikamı’nı şöyle bitirmektedir: Büyüklerin en büyüğü Zatopek. Vardı böyle biri. Hatırladınız mı’
Hatırlamanın zamanı mı şimdi’ Peki, nasıl bilirsiniz ey cemaat siz beni’Upuslu, verdiği sözden
asla dışarı çıkmayan, görev ve sorumluluklarının tümü ile bilincinde ve onları harfiyen yerine
getirmek için nefesini erkenden tıkayıveren, boynu bükük, isimsiz, kıtipiyoz bir tavşan, öyle değil
mi’..Siz öyle sanın. Tavşan boku değil, intikamıyım ben artık tavşanın; Zatopek’im, dağılın
(www.sol.org.tr, 15.09.2011)


Klasik fabl anlatımında serim, düğüm, çözüm ve öğüt bölümlerinin bulunduğu, lafın gediğine
‘öğüt’te dayandığını biliyoruz. Son zamanlarda yazılanlarda ‘öğüt’ün ya da dersin, birkaç yerde
bir biriyle ilişkili biçimde sıralanarak verildiğini de görüyoruz. Bu da karmaşıklaşan yaşamın,
gündemin vurgulanması, ilişkilendirilmesi gereken birçok boyutun iç içe gelişiyor olmasından
kaynaklanıyor. Usta kalemler bu ilişkileri, güçlü betimleme, gönderme ve çağrışımlarla
kurabiliyorlar. Ali Mert’in söz ettiğimiz yazısı bu açıdan güzel bir örnek oluşturuyor. Fabl türünde
siyasi ve toplumsal taşlamalarıyla son zamanlarda dikkat çeken şairimiz ise Mehmet Ercan.
Konya Kulu’ya bağlı Zincirlikuyu beldesinde yaşayan, hayvan, bitki ve toprakla hemhal olan bu
şairimizin, zor koşullarda yaşamasına karşın edebiyat ve siyaset dünyasıyla bağını hep diri
tutmasını çok önemsiyoruz. Hayattan sürekli beslenen, hayat-sanat gerçeği ikiliğini ustaca
yoğuran böyle sanatçılarımızın ülkemizde çoğalmasının elzem olduğunun da altını çiziyoruz.
Doğrusu, fabl yoluyla siyasi mizahın çok güzel bir örneği olduğu için siyaset-edebiyat ilişkisi
bakımından da ayrıca değerlendirilmesi gereken ‘Şaştım Kaldım Ben Bu İşe’ şiirinde Mehmet
Ercan, ‘sentetik metinler’ yoluyla sanatı hayattan ve toplumdan koparanları da ‘papağanlar şiir
yazar’ dizesiyle taşlamaktadır. Her şeyin ters yüz edildiği postmodern dönemin yerildiği bu şiirde
hayvanların yaşamdaki rollerinin zıddı davranışlarla betimlendiği görülmektedir. ‘Yılanın fareyi
beslemesi’nden ‘ayının arıyı beslemesi’ne, ‘bakan olmuş bizim şebek’ten ‘şeyhim şeyhim diyen
teke’ye kadar geniş bir panoramada ülkemizin pürmelali bir bakıma resmedilmektedir. Diğer
yandan halk ağzından sözcüklere yer verildiği, hatta ‘argo’nun şiir diline taşlamaya uygun bir
biçemde yedirildiği bu şiirde ‘tilki ölmüş, tavuk yasta // koç doğurur patır patır’ dizelerinde
olduğu üzere tezat sanatının kullanım biçimi de dikkat çekmektedir. Şiirdeki iletinin, anlamın
daha açık algılanması için, yaygın kullanılmayan ‘zağlamak: bir şeyin kaymasının
kolaylaştırılması’; ‘salık: bırakmış’ sözcüklerinin bilinmesinde yarar görmekteyiz.
‘Özel görevli mahkemeler’in, toplumsal ve siyasal duyarlığı olanlara gözdağı vermek için devreye
sokulduğu günümüzde şairin, ‘bunu mahkemeye bildir’ dizesiyle şiiri bitirmesi de bir başka ironidir.
Böyle bir güncelleme yapılması için de not düşelim.
Gelenekten beslenerek modern şiirimize yeni soluk katan ve çağdaş fabl ustaları arasına giren
Mehmet Ercan’ın, sağlam doğal-toplumsal gözlemleriyle keskinleştirdiği taşlamasını, başka
şiirleriyle zenginleştirmekte olduğunu bildiğimizden, onu bu çabasından dolayı kutluyoruz. Böyle
şiirlerin geniş kitlelerce bilinmesi için toplumcu bestekârlara da iş düştüğünü vurguluyoruz.

Müslüm Kabadayı

ŞAŞTIM KALDIM BEN BU İŞE


yılan fareyi besliyor,
şaştım kaldım ben bu işe.
kurtlar kuzuyu süslüyor,
şaştım kaldım ben bu işe.

serçe şahini tersledi,
ceylan aslanı payladı,
eşek bana deh deh dedi,
şaştım kaldım ben bu işe.

kirpi sürüyor tarlayı,
tavuk topluyor meyveyi,
ayı besliyor arıyı,
şaştım kaldım ben bu işe.

puhukuşu ezan okur,
cümle kirpi kilim dokur,
çekirgeler ağıt yakar,
şaştım kaldım ben bu işe.

horoz bize nutuk çeker,
köstebekler dikiş diker,
guguk kuşu tespih çeker,
şaştım kaldım ben bu işe.

papağanlar şiir yazar,
kırlangıçlar resim çizer,
keklik atmacayı süser,
şaştım kaldım ben bu işe.

köylü olmuş koca filler,
arpa, buğdayları eler,
ağaç budar, bahçe beller,
şaştım kaldım ben bu işe.

tımar eder kene atı,
at keneyi pek zağlattı,
hem oynattı, hem ağlattı,
şaştım kaldım ben bu işe.

hürmet eder insan bite,
başköşeyi vermiş ite,
başlar uşak olmuş göte,
şaştım kaldım ben bu işe.

hacı baykuş eder paraf,
saksağanlar olmuş sarraf,
bokböceği tutar taraf,
şaştım kaldım ben bu işe.

zürafalar giysi biçer,
kaplan küple şarap içer,
çakallar keçiden kaçar,
şaştım kaldım ben bu işe.

siyasetçi olmuş leylek,
bakan olmuş bizim şebek,
asker olmuş yavuz köpek,
şaştım kaldım ben bu işe.

zurnayı üflüyor turna,
boyun selvi, elde burma,
kirpik süzme, gözler hurma,
şaştım kaldım ben bu işe.

suaygırı elek eler,
etçil timsah bebe beler,
devekuşu halay çeker,
şaştım kaldım ben bu işe.

kedi, köpek okey oynar,
hain köpek taşı çalar,
kedi ite tokat atar,
şaştım kaldım ben bu işe.

tarikatçı olmuş kazlar,
yeşil başlı güzel kızlar,
tilkiyi mangalda közler,
şaştım kaldım ben bu işe.

teke şeyhim şeyhim diyor,
gece gündüz haram yiyor,
keçi ile zikrediyor,
şaştım kaldım ben bu işe.

aç pumada bu ne hatır,
ebe olmuş meşhur katır,
koç doğurur patır patır,
şaştım kaldım ben bu işe.

akrep, atla eder yarış,
tavşan, tazı yapmış barış,
av, avcıyla olmuş tanış,
şaştım kaldım ben bu işe.

inek kurda sunar otu,
kurt ineğe verir eti,
kaz tilkiyi sardı gitti,
şaştım kaldım ben bu işe.

serçe besler akbabayı
sıçan yutuyor kobrayı,
horoz yapar yumurtayı,
şaştım kaldım ben bu işe.

zürafalar konmuş dala,
selam verir sağa, sola,
dana âşık olmuş güle,
şaştım kaldım ben bu işe.

deve karıncaya çıkar,
sincap dalda puro yakar,
deli karga küpe takar,
şaştım kaldım ben bu işe.

konser verir sığırcıklar,
tempo tutar bıldırcınlar
gitar çalar güvercinler,
şaştım kaldım ben bu işe.

firar etmiş sudan balık,
dolaşıyor alık alık,
köpek balıkları salık,
şaştım kaldım ben bu işe.

balık tutar balıkçıyı,
yakalanmış amca, dayı,
mangalda közler halayı,
şaştım kaldım ben bu işe.

kuş yılana sunar pasta,
dans etmekten manda hasta,
tilki ölmüş, tavuk yasta,
şaştım kaldım ben bu işe.

hey ERCANİ bu ne haldır,
çakıl, diken sana yoldur,
bunu mahkemeye bildir,
şaştım kaldım ben bu işe.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder